Hayatta anlam aramak
Günümüzde teknoloji o kadar çok benimsenmiş ki artık dünyaya geliş sebebimizin neden, sebep, sonuç ilişkisini düşünmeye aramaya yer bile ayıramıyoruz. Belki de arıyoruz ama yine teknoloji ile örneğin arama motorlarından iki hece ile hayatımızın anlamını belirliyoruz. Didaktik yaşamlarımızı teknolojiye feda eder olduk.
Her birimizin evinde artık bu tür teknolojik ürünler galibiyetlerini katlayarak hüküm sürüyorlar yaşantımızda. Ya da işimize geldiği için aşağıya inen kolay yola sapıyoruz. Evimizden çıkmaya bile üşendirecek ürünler bunlar. Örneğin alış-veriş, müzik ve akla, hayale gelemeyecek kadar birçok istenileni “tek tık komutu” ile kendi dünyamızdan sanal dünyaya yer (ç)alıyor. Günler su gibi akıp geçiyor. Bilgisayar denilen ürünün herhangi boyutta da olsa sadece başına oturup bize komutları vermek kalıyor ve yaşantımızı esir alıyor avantajlarıyla birlikte dezavantajlarının da mümkün olduğu bu tür teknolojiler bizi esir, köle kıldı kendilerine. Çok yakın ahbaplarımdan günlük programlarını istedim kırmadılar beni yine teknoloji aracılığıyla ilettiler. Hemen hemen hepsi tahmin ettiğim gibi teknoloji farzlarını yerine getirmiş kazasına imkân bile vermemişler. Gün içerisinde özel ihtiyaçlarını giderip tekrar geri döner olmuşlar. Aslında kabul etmeliyiz ki biz yeni nesil buna mecburuz, seve seve.
Arama motorlarına “hayat”diye araştırma komutu verildiğinde birçok sonuç elde ediliyor, tabii bu mümkündür binlerce, milyonlarca sonuç hem de saniyenin bilmem kaçta kaçında bir de hava atarcasına hızlarını abartarak göstermekten çekinmiyorlar. Seve seve bakacağız çünkü biz buna mecburuz. Kimi ilahiyatçılara göre kıyamet alametleri de olsa onlarda farkındalar seve seve olduğunun. Bizi bu oyuna sürükleyen kişiler kısa zamanda büyük ciro yapmış şimdilerde dünyanın en zengin kişileri arasına isimlerini yazdırmışlardır. Bize tebrik edip, nimetlerinden faydalanmak kalıyor, maalesef bizim insanımız için böyle kalır çünkü biz tüketenlerden ve ithal edenlerdeniz. Sokakta kaç iş sahibi genç var? Evinde kaç hasta, özürlü, muhtaç insan var? Bunları anca sayarsınız zaten sürüden eksilen oldu mu? diye. Her zaman belirtirim ki önce “ebeveynlerin eğitilmesi” gerek. Yoksa bu oyun değil beş, daha kaç beş yıllarca sürer. Bir Afrika sözü der ki: Afrika’nın uçsuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağışlarıyla oluşup yaz sıcağında yok olan “geçici göller” vardır. İşte bu göllerin oluşumuna tanık olan yerlilerin bir sözü:
—Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları.
Yani üstünlük bugün karıncada ise yarın balığa geçebiliyor ya da tam tersi.
Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek kendimizi kandırmaktan öte bir anlam taşımıyor, çünkü kimin kimi yiyeceğine gerçekte suyun hareketi belirliyor.
Hayata anlam katmak, var oluş sebeplerini karamsarlığa kapılmadan aramak bile en büyük zevklerdendir. Yaşamın kıymetini bilelim, görevli melek gelmeden.